12 Ağustos 2016 Cuma

Aykut Kocaman

Kirli bir ortamda...
Gerçek ve yalan birbirinin izdüşümünde yaşıyor...
İftira ve yakıştırmaların gölgesinde varolma direnci sergilerken, hançerlenmiş duygularının arasındaki boşluktan, derin bir mana ile bakıyor Aykut Kocaman...
Belli ki; küfür, kafir ve kıyametin içinde bir yanda ruhunda açılan derin yaralarla yolun ayrımından sapmak isterken, diğer yanda 17 aydır yaşadıklarına inat, çok sevdiği Fenerbahçe’ye bir kez daha omuz vermeyi söylüyor kalbi...
Che Guevera’nın müthiş bir sözü vardır, gerçek ve yalanlar arasından sıyırıp, mücadeleyi belgeleyen: Belki hiçbir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi...


17 aydır Fenerbahçe adına yolunda gitmeyen her gerçek, Aykut Kocaman’ın yüzünde bir tokat gibi patlasa da, o tökezlemeye rağmen kalkıp yürümeye devam etti...
Cumartesi gecesi küfürleri edenlerin acaba hangisi dayanabilirdi bu baskı ortamına?
Hangisi sırtlayabilirdi bu dayanılmaz yükün ağırlığını?
Büyük bir hançerlenmiş hissi ve paramparça olmuş bir ruh haliyle ‘elveda’ diyebildi sadece...
O bir cümle, anlamak isteyen her vicdanlı yüreğin ne demek istediğini anlasa da, geri dönmesini, hiç bir şeyin mücadeleden daha kutsal olmadığını haykırdı gece boyunca ve ilerleyen günlerde...


Adaleti arayan bir adam profilidir benim algımda AykutKocaman...
14 Mayıs 1996’da ne ise, sakallarını kesmeyip, İstanbulspor yönetimine futbolcularının alacakları için tepki koyduğunda da odur Aykut Kocaman...
Şekil değiştirmeyen, omurgası sağlam, naif ve duygu dolu bir adamdır Aykut Kocaman...
Aksini iddia eden çığırtkanlar olsa da, Aykut Kocaman hiç bir zaman suyu bulandıran olmamıştır...
Ve şimdi...Karabükspor maçının ardındaki o duygusal çöküşün gerçek bir ‘veda’ olmadığını,17 aydır yaşanan karabasanın üzerine gideceğini, bir davaya inanmışlığın önderi olmayı seçerek geri dönecektir Aykut Kocaman...

Bugün Aykut Kocaman’ı ‘lağım çukuruna’ çekmek isteyenlerin tek bir hedefi vardır...
17 aydır süren direnişin son bulması içindir...
Medyanın, ‘Gidişler kanlı mı olacak, kansız mı’, ‘Fenerbahçe baharı başladı’ diyerek ‘galeyana’ getirdiği bir ‘yalan’ ortamında, hukuk kararlarının bir televizyon programında alındığı bir ‘kara’ düzende Aykut Kocaman; üstünü silkeleyip, kalbindeki yaralara pansuman basarak Fenerbahçe’nin önünde siper olmaya devam edecektir...
Yol uzun...Mücadele çetin... İçerideki ‘İrlandalılar’ pusuya yatmış beklese de, gerçek Fenerbahçeliler için Aykut Kocaman, çöldeki bir vahadır...

‘Onu çekme bunu çek’ diyenlerle ‘eşit’ bir yarışmada olmadığını bilerek, yeşil sahanın dışındada güçlü durmaya çalışarak, yalan ve iftiralar arasında Aykut Kocaman gerçeği,sadece gerçeği söylemekle, gelecekte insanların birbirine anlatacağı bir futbol kahramanıdır benim gözümde...


17 Nisan 2016 Pazar

Fenerbahçe: Sorunun ya da çözümün parçası

Fenerbahçe:

2000 yılında Galatasaray UEFA Kupası'nı kaldırdığında bunun büyümeye etkisine ciddi katkılar vereceğini, maddi kaynaklarının artacağını öngörmüştüm..
Ama olmadı..

☆☆☆☆

Gelir, geçer bir başarı kıstasıyla o gün kulübü yönetenler bunun sadece egosal olarak ekmeğini yediler..
Kulüp ilerleyemedi..
Sadece o gün o başarıyı taçlandıran isimlerden bir kaçı Türk futbolunun içinde kendilerine sağlam yerler buldu..
Üstelik bugün kulüp ekonomik açlık pençesinin içinde..

☆☆☆☆

Türk futbolunda belki de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının tarihi olan 3 temmuz 2011 de krizin fırsata dönüşmediği bir kısırdöngü anıdır..

Her anlamda büyük ve derin potansiyel içeren Fenerbahçe'de, o derin yaradan kurtuluşun hikayesi elbet hiç unutulmayacak..

Ancak..
Unutulmayacak olan bir başka anı da kazanılan o direnişin geçmişe, kaos ve krize evrilmesidir..
O evrilme ki bir anda herşeyin parçalanmasına, ayrışmasına, olması gereken ekonomik sıçramanın yavaşlayıp, yerele kendini mahkum etmesine doğru hız alıyor..

☆☆☆☆

16 yıl gibi insan hayatının neredeyse 5'te 1'i kadar bir zamanın Fenerbahçe'ye aidiyet edilmesine rağmen, açığa çıkan potansiyelinin farkında olamamanın 'taraftar' denen yapı üzerindeki hayal kırıklıklarına yeni katmanlar eklemesi gerçekten anlaşılması güç bir vaziyet..

'Bakkal dükkanı' gibi yönetmenin yanlışını telaffuz ederek, bundan defaatle çark etmenin ben de ve benim gibi düşünenler üzerindeki hüznü anlatılamaz elbette..

Sürekli başa dönme sorunsalı yaşamanın Fenerbahçe'yi yönetenlerin de içinden çıkamadığı bir durum aslında..

Saha içerisindeki mücadeleye endeksli olarak, hakemi, TFF'si, siyaseti, rakiplerin bel altı oyunları, medyasıyla da uğraşmak ciddi bir sorun yumağı..

İşte tam da burada stratejiye, kurumsallaşmaya, profesyonel kadrolara hasıl olan ihtiyacı elinin tersiyle yerle bir eden bir yapının 16 yılını sorgulamak, karşıt olarak adlandırılmaya maruz bırakılmak gerçekten can acıtıcı..

Peki neden?

Hayat bize sürekli, 'oldum' derken, olmadığımızı gösteren tecrübeler sunar..
Ve insan 'ben nerede hata yaptım'ı tekrarlayıp durur..

Aziz Yıldırım sadece Türk spor tarihinin zeminine oturan bir isim değil elbet..
Ama bizim derdimiz Fenerbahçe yönüyle..

16 yılda çalıştığı teknik adam, yönetici, personel ve sporcuların etkili bir kısmıyla sorunlar yaşadı.. Ve bu sorunlardan, sorgulananları 'Fenerbahçe menfaatleriyle' geçiştirdi..
Fenerbahçe, Fenerbahçe olduysa ciddi haklılıkları oldu elbet..
Ama çağ atlattığı Fenerbahçe'nin çok gerisinde kaldı bugün artık..

Bugünün Fenerbahçesi'nde temel sorunu teknik adam, oyuncu, siyaset veya medya olarak kayda geçiremiyorum..
Bu faktörler gelişimin önünde engeller oluştursa da, sorunun temeline bunları koymanın sadece dönemsel kendini kandırmak olarak sınıflandırılacağı kanısındayım...

3 temmuz öncesinde bununla ilgili ciddi emareler, hatta kanıtlar varken üstelik..
Alexçiler, Aykutçular, Ersuncular, Aziz Yıldırımcılar veya anti Aziz Yıldırımcılar değil sorun..
Her toplumda kişileri peşinden sürükleyenler çıkmıştır..
Doğal ki Fenerbahçe gibi bir çekim alanında farklı bir çok sesin olması kaçınılmazdır..

☆☆☆☆

'Peki neden'in cevabı da buradadır işte..
Günlük, sezonluk, kağıt üzerinde kalan ama realitede öngörüye cevap veremeyen 'bakkal hesabı' geçerliliğini koruyan bir sistem hala Fenerbahçe'de..
Gazeteciye sorularak hoca getirmek, oyuncuya sorarak futbolcu transfer etmek, taraftarın sempatisini kazanmak adına isimlere yönelmek bakkal hesabıdır..
O yüzdendir ki 'puan cetvelindeki' yerine göre dahi teknik adam, oyuncu yapılanması başarıya ve başarısızlığa bakılmadan sürekli bir değişime alıştırıyor bizleri..

Aykut Kocaman..
Ersun Yanal..
İsmail Kartal..
Vitor Pereira...
Evet son 4 sezonda birbirinden farklı ekolleri olan 4 teknik adam..
Sonuç; yönetimin başarıları, gidenlerin başarısızlıkları..
Ama asıl sonuç bir türlü devamlılık arz etmeyen saha içi düzeni..
Birbirinin neredeyse kopyası seneler Fenerbahçe'de tekdüzeliğin resmi oluverdi..

☆☆☆☆

Bugün puan tabelasındaki yeri ne olursa olsun doğru, stratejik, projelendirelemeyen, planlanamayan ve yönetilemeyen Fenerbahçe çözümün değil, sorunun bir parçasıdır artık..